Vertumnus Eng-TR

TR
Bugün size Guiseppe Arcimboldo’nun yaklaşık 1590 yıllarında yaptığı ve günümüzde İsveç’deki Skokloster Kalesi’nde sergilenen, sanat tarihinin en eşsiz portrelerinden biri olan ‘Vertumnus’ adlı eserinden bahsedeceğim.


Milano’da doğan Arcimboldo bir ressamın oğluydu. Babasından eğitim aldı ve onunla birlikte Milano Katedrali için resimler yaptı. O kadar yetenekliydi ki, ismi her geçen gün daha da uzaklara gidiyordu...

Sonunda Prag’dan bir haber geldi. I. Ferdinand onu saray ressamı olarak atamak istiyordu.
Bunu duyan genç sanatçı hemen Milano’dan yola çıkarak Prag’a gitti. Buraya varıp çalışmaya başlamasının ardından, kısa süre sonra I.Ferdinand öldü ve bir imparatorlar dönemi başladı.
II.Maximilian ve II. Rudolph’un dönemlerinde de; ressam, mimar, sahne ve kostüm tasarımcısı, mühendis, koleksiyoner ve sanat uzamanı olarak görev yaptı.

O yıllarda Roma’da bir sanatçı, Rönesans resim sanatının tüm kurallarını yıkarak Maniyerizm adındaki dönemi başlatıyordu. Maniera di Michelangelo! 'Michelangelo gibi yapmak!


İl Divino (İlahi Olan) olarak anılan Michelangelo, Sistina Şapeline yaptığı tanrısal figürleri, renkli ve bol ışıklı kutsal sahneleri ile Rönesans resim sanatının gerçekliğinden tamamen kopuyordu.
Özellikle yaratılışın mükemmelliği düşüncesinden yola çıkarak yaptığı aşırı kaslı figürleri, bilinçli bir anatomik bozulmayı moda haline getirecekti. Onun izinden giden sanatçılar, figürlerinin anatomilerini bozacak ve uzun, kaslı ve deforme olmuş şekillerde yansıtacaklardı.
Ancak şüphesiz, hiç birisi Arcimboldo kadar farklı ve cesur olmadı. Avrupa’daki maniyerist dönemin en garip sanatçısı olan Arcimboldo insan figürlerini deforme etmenin ötesine geçti. Onları; sebzeler, meyveler ve çeşitli çiçekler kullanarak baştan yarattı.
Onu bu gibi portreler yapmaya iten II.Maximillian’ın botaniğe olan merakıydı. Artık Dünya hızla küçülüyor, keşfedilmeyen yerler hızla keşfediliyor ve her gün yeni yüzlerce tür bitki ve hayvan Avrupa’ya getiriliyordu.
Bu dönemde ortaya çıkan avcılar Afrika’ya veya Asya’ya seyahatlet yapıyor, ilginç ve egzotik buldukları hayvanları ve bitkileri, yüksek fiyata satabilecekleri zenginlerin bulunduğu Avrupa’ya getiriyorlardı.
Meraklı ve zengin aristokratlar veya saray halkı bu gibi keşifleri heyecan verici buluyorlardı. Avrupa’da fauna ve floralar yaygınlaşmaya başladı. Bilime olan ilgi muhteşemdi. II.Maximilian sarayının bir bölümüne flora ve fauna yaptırdı. Filler, aslanlar ve kaplanlar getirtti. Çok sayıda bitkiye ve hayvana ev sahipliği yapan, pek çok bilim insanına da araştırma yapmaları için kapılarını açan alanlardı bunlar.
Arcimboldo bu dönemde, bu eşsiz çeşitliliğe şahitlik ediyordu. Sanatının bütün bunlardan etkilenmemesi olanaksızdı. Deformasyon üzerine çalışmalar yapan Arcimboldo, II.Maximilian’ın ölümünün ardından tahta geçen II.Rudolf ile çalışmaya başladı.

Kısa süre sonra ise saraydaki görevini, işlerini tamamladı ve ülkesine, İtalya’ya dönmeye karar verdi. İtalya’ya gittiğinde ise II.Rudolf için son bir resim yapmaya karar verdi. Sebzeler, meyveler ve çiçeklerden meydana getirdiği II. Rudolf portresini yaptı. Bu o güne dek sanat tarihinin gördüğü en etkileyici eserlerden biriydi.


Eserin adını ise ‘Vertumnus’ koydu. Vertumnus, Roma dönüşüm tanrısıydı. Aynı zamanda bahçelerin efendisi ve doğanın tanrısı olan Vertumnus ile, doğaya aşık olan, bitki ve hayvanlara inanılmaz bir merak besleyen II.Rudolf’u özdeşleştiriyordu. Bu aşırı deforme edilmiş figürü gördüğümüzde, onu yücelten bir tarafın olduğunu ilk etapta çok hissedemeyiz. Çünkü istemsizce üzerindeki çeşitliliğe dalıp gideriz. Ancak bu portre, resmedilen kişiye karşı yapılan zekice bir övgüdür.

Arcimboldo, Rudolf’u Vertumnus olarak resmederken, Rudolf’un sadece ülkesinin efendisi değil, tüm doğanın efendisi olduğunu vurguluyor. Rudolf ile birlikte refahın, barışın, bolluğun, bereketin, çeşitliliğin de geleceğini anlatıyor. Her mevsimden karşımıza çıkabilecek olan bahçecilik ve tarım ürünlerini, bir portrede bir araya getirerek, hem bu konuda ne kadar bilgili olduğunu hem de Maniyerist resmin anatomiyi bozma konusunda ne noktaya gelebileceğini gösteren muhteşem bir eserdir.

Okuduğunuz için teşekkürler, sanatla kalın...

ENG

Today I will tell you about Guiseppe Arcimboldo's work called 'Vertumnus', one of the most unique portraits in the history of art, which was painted around 1590 and is currently exhibited in Skokloster Castle in Sweden.


Born in Milan, Arcimboldo was the son of a painter. He received training from his father and together with him he painted paintings for the Milan Cathedral.

He was so talented that his name was spreading further and further each day... Finally, news came from Prague. Ferdinand I wanted to appoint him as court painter. Hearing this, the young artist immediately set out from Milan and went to Prague. After he arrived here and started working, Ferdinand I died shortly after and a period of emperors began. Maximilian II and II. In Rudolph's times; He worked as a painter, architect, stage and costume designer, engineer, collector and art expert.

In those years, an artist in Rome broke all the rules of Renaissance painting and started the period called Mannerism. Maniera di Michelangelo! 'Do like Michelangelo!


Michelangelo, known as Il Divino (The Divine One), was completely breaking away from the reality of Renaissance painting with the divine figures and colorful and brightly lit sacred scenes he painted in the Sistine Chapel. His extremely muscular figures, especially those he created based on the idea of ​​the perfection of creation, would make conscious anatomical distortion fashionable. Artists who followed in his footsteps would distort the anatomy of their figures and project them into tall, muscular, and deformed shapes. But undoubtedly, none of them were as different and brave as Arcimboldo. Arcimboldo, the strangest artist of the mannerist period in Europe, went beyond deforming human figures. Them; He created a makeover using vegetables, fruits and various flowers. It was Maximillian II's interest in botany that pushed him to make such portraits. The world was now shrinking rapidly, undiscovered places were being discovered rapidly, and hundreds of new species of plants and animals were being brought to Europe every day.

The hunters who emerged during this period were traveling to Africa or Asia and bringing the animals and plants they found interesting and exotic to Europe, where there were rich people who could sell them for high prices.

Curious and wealthy aristocrats or courtiers found such discoveries exciting. Fauna and flora began to become widespread in Europe. The interest in science was amazing. Maximilian II had flora and fauna built in a part of his palace. He brought elephants, lions and tigers. These were areas that hosted many plants and animals and opened their doors to many scientists to conduct research.
During this period, Arcimboldo witnessed this unique diversity. It was impossible for his art not to be affected by all this. Arcimboldo, who worked on deformation, started working with Rudolf II, who came to the throne after the death of Maximilian II.

Shortly after, he completed his duty and work in the palace and decided to return to his country, Italy. When he went to Italy, he decided to paint one last painting for Rudolf II. II, which he created from vegetables, fruits and flowers. Rudolf painted his portrait. This was one of the most impressive works ever seen in art history.


He named the work 'Vertumnus'. Vertumnus was the Roman god of transformation. He also identified Vertumnus, the lord of gardens and the god of nature, with Rudolf II, who was in love with nature and had an incredible curiosity for plants and animals. When we see this extremely deformed figure, we cannot at first feel that there is something glorifying about him. Because we unintentionally get lost in the diversity. However, this portrait is a clever tribute to the person depicted.



When Arcimboldo portrays Rudolf as Vertumnus, he emphasizes that Rudolf is not only the master of his country, but also the master of all nature. It tells that prosperity, peace, abundance, fertility and diversity will come with Rudolf. It is a magnificent work that brings together gardening and agricultural products that can be encountered in every season in a portrait, showing both how knowledgeable he is on this subject and to what extent Mannerist painting can reach in distorting anatomy.

Thank you for reading, stay with art...